Menu

Akademik Personel İlanlarında Bile Liyakatin Adı Var Kendi Yok.!

Akademik Personel İlanlarında Bile  Liyakatin Adı Var Kendi Yok
Devlet idare sitemindeki en önemli uygulamalardan biridir Liyakat. Tüm idari birimlerdeki iş ve işlemlerin sağlıklı ve verimli yürümesi için liyakatli personele ihtiyaç vardır. Birimleri idare eden personel ne kadar liyakatli ise, halka sunulan hizmetler o nispette kaliteli olur. Halka sunulan hizmetlerdeki kalite, halkın yaşadığı ülkenin niteliğini ve kalitesini gösterir. Ülkelerin hizmet kalitesinin yüksekliği ise, dünya devletleri arasındaki kariyerini belirler. Dolayısıyla bir devletin yürüttüğü liyakat sistemi, o devletin uluslararası prestijini belirleyecek kadar önemli bir unsurdur.
Peki, ülkemizde yürütülen devlet idari sistemi içerisinde liyakat unsuru ne durumda? Maalesef Türkiye’nin lâyık olduğu konumda ve seviyede değil. Elbette ülkemizde geçmişten günümüze kadar liyakat konusunda tüm siyasi unsurların belirli bir yaklaşımı var. Bu yaklaşımların henüz istenilen seviyede olmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Kamu personeli alımlarında, atama ve terfilerde, işinin ehline verilmesi hususlarında “liyakat” yerine “adamcılık” düsturunun yerleştiği herkesin malumudur. Bu durum her ne kadar ülkemiz adına “yakışıksız” bir uygulama olsa da, durumun daha vahim olduğu bir hususa değinmek gerekir. Bu husus, akademik camiada gerçekleştirilen liyakatsiz atama ve kadrolaşmadır.
Bilindiği gibi Üniversitelerin akademik kadrolarına yapılan atamalar, ilan verilmek suretiyle gerçekleşir. Üniversite tarafından ihtiyaç duyulan akademisyenin görev yapması istenen fakültede liyakati olup olmadığını tespite yönelik ilan verilir. Bu ilanlarda ihtiyaç duyulan akademisyenlerin özellikleri tanımlanır. İlanlara dikkat edildiğinde, çoğu ilanın alınacak kişiyi tanımladığı görülmektedir. Örneğin akademikadro.net haber sitesinde Harran Üniversitesi tarafından 13 Eylül 2019 tarihli ve 30887 sayılı Resmi Gazete'de ilan edilen 13 Profesör, 36 Doçent ve 32 Doktor Öğretim Üyesi olmak üzere toplam 81 öğretim üyesi kadrosuna baktığımızda; özellikle Eğitim Fakültesi, Fen Edebiyat Fakültesi, İlahiyat Fakültesi ve Mühendislik Fakültesinde yer alan ilan şartlarının kısıtlayıcı ve akademik rekabeti engelleyici olduğu haberi yer almaktadır (akademikadro.net). Haberin devamında "SAHABE RİVAYET İLİŞKİSİ KONUSUNDA ÇALIŞMASI OLMAK." "SİNGÜLER İNTEGRALLERDE VE SOBOLEV UZAYLARINDA ÇALIŞMALAR YAPMIŞ OLMAK.", "ŞANLIURFA'DAKİ TASAVVUF VE TARİKATLAR ÜZERİNE ÇALIŞMASI OLMAK" "KASTALLANİ'DE KIRAAT KONUSUNDA ÇALIŞMASI OLMAK.", "SAHABENİN HADİS RİVAYETİ VE SAHİH HADİS ALGISI KONUSUNDA ÇALIŞMASI OLMAK. "MOBİL AĞLARDA ENERJİ ODAKLI VERİ TRANSFERİ KONUSUNDA ÇALIŞMALAR YAPMIŞ OLMAK" gibi kişiye özel nitelikte olan koşulların yer aldığı ifade edilmektedir. Bu duruma benzer çok sayıda örneğe rastlamak mümkündür.
Bu durum Türkiye’nin prestijine zarar vermektedir. Ayrıca nüfusunun büyük çoğunluğunun Müslüman olduğu vatandaşlarının “kul hakkı” gibi son derece önemli bir inanç anlayışı ile uyuşmayan bir uygulamadır. Bilim insanlarının bile liyakate göre atanmadığı bir toplumda nasıl toplumsal kalkınma ve refah düzeyinin yükselmesi beklenebilir ki? Neyse ki YÖK tarafından akademik kadro istihdamında “liyakat ve fırsat eşitliğini” arttırmak amacıyla, öğretim üyeliğine yükseltilme ve atanma yönetmeliğinde değişiklik yapıldığını öğrenmiş bulunmaktayız. 09 Mart 2021 tarih ve 31418 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan karara göre üniversitelerde öğretim üyesi alımı için verilen ilanlara, adaylarda ait tez adları yazılamayacak. Ayrıca, ilanın özel koşulunda belirli bir adayı tanımlayan özel şartlara da yer verilemeyecek.
Umarız söz konusu yönetmelik değişikliğindeki hükümlere sıkı bir şekilde uyulur. Çünkü Liyakatsiz bilim insanlarının bulunduğu toplumda, refah ve kalkınmanın tesis edilmesi ve uluslararası arenada saygın bir ülke konumuna sahip olunması mümkün değildir.
           Emir KAZAK
Liyakat-Sen Genel Başkanı



Bu sayfa 5577 kez ziyaret edilmiştir.